14 Mart 2012 Çarşamba

10 aylık İpek neler yapıyor

İpek kızım 10 Mart'ta 10 aylık oldu. Değişimi, gelişimi, bazı tavırlarındaki istikrarı muhteşem. Bir bebeğin büyümesine tanık olmanın bu kadar keyifli olduğunu tahmin edemezdim. Üstelik de benim bebeğim.

Bazı gelişim aşamalarının tam tarihlerini not alamadım maalesef. Aklımda tutmaya çalışıyorum ama sonra unutuveriyorum. Daha disiplinli not tutmam gerekli aslında.

İpek bir süredir sıralıyor. Sıralama belirtilerini önceleri sürekli ayakta durma isteğiyle göstermeye başlamıştı. Sonra sehpalara, koltuklara tutunmasına yardımcı olmaya başladık. Kendisini yürütmemizi istedi hep, biz de seve seve yürüttük.  Bir aşama sonra bulduğu her yere tırmanmaya başladı. Derken tırmandıktan sonra sehpanın etrafında tutunarak yürümeye başladı ki bu duruma halk arasında sıralamak deniyor. İpek bunları hiç emekleme belirtisi göstermeden yaptı. "Aaaaa bu emeklemeden yürüyecek" yorumları yapan bir kısım büyüklerini yanıltarak, sıraladıktan sonra da emeklemeye başladı. Şu anda her iki yeteneğini kullanmak ve geliştirmekle meşgul.

İnsan vücudunun olanaklarından faydalandıkça hayatı tanımaya ve keşfetmeye de hız verdi. En kolay ulaşabildiği, boyuna en yakın olan banyo çekmecelerinden başladı. Kalorifer korkuluklarımız merdiven gibi olduğu için tırmanması pek zevkli. Televizyonun üzerindeki minik el izleri tamam, sırada düğmesine basmak var. 
Emekleyerek anneye doğru gitmeye bayılıyoruz. Gülerek emekleyen kızımı izlemek nasıl keyifli anlatamam çünkü hep bir hedefe doğru ilerlediği için hep gülerek emekliyor. Bu arada sıralayarak sehpadan koltuğa, koltuktan sehpaya veya ulaşabildiğimiz her yere geçişlerimizle ulaşım alanlarımızı iyice genişletiyoruz. Bir de tek elimizi bırakıp denge denemelerimiz var.

Babası İpek'e "gümrükçü" diyor. Çünkü kendisinin denetiminden ve gözetiminden geçmeden hiçbirşey yapmak mümkün değil. Herşeyi ellemek, tatmak istiyor, minicik bir ses duysun yaptığı şeyi hemen bırakıp (meme emmek dahil) hemen ne olduğunu anlamak istiyor. Evde veya sokakta fark etmez kucakta dolaşırken uzanabildiği her şeye elini atıyor. Diyelim ki kendisi 2 saniye önce lıkır lıkır su içti, şimdi anne su içiyor. O suya mutlaka el atılır ve bakılır, veya başka ne içiyor veya yiyorsa. Evde yanlızız ve meme emiyor, kapıda minicik bir tıkırtı duysun anında doğruluyor ve kapıya bakıyor veya kendini yere indirtiyor ki görebilsin. Herşey kontrol altında olmalı, dokunulmalı, öğrenilmeli, keşfedilmeli. Sevdiği birisini/birşeyi veya yeni bir şey gördüğünde "aaaaaaaa" diye harika sesler çıkarıyor ki, bu "aaaaa"ların güzelliğini burada yazarak anlatmak mümkün değil. Kızım sayesinde ailecek "aaaaaaa" diye dolaşmaya başladık.

Bana ait olan ve İpek'e daha önce göstermediğim tüylü oyuncak hayvanları keşfetti ve çıldırıyor onları görünce, ben de saklayamıyorum artık. Haftasonu İzmir'de babaannesinin evinde ve çiftlikte gerçekleri ile yakinen karşılaştı ve onlara da çıldırdı. İzmir maceralarımızı ayrıca yazıcam. Şu an için gerçek bir hayvan sever ileride ne olur bilemem.

Yedinci ayına girdiği günden itibaren hece repertuarını iyice genişletti. Bababa, dedede, mamama, hadiiiii, abi,   bugiiii (ananesinin evindeki coca cola ayısının ismi), yappi yappi.... veee evet anne diyor. Kendi kendime gelin güvey olmuyorum herkes şahit, beni aradığında anne diyor. Şimdilerde konuşmaları uzamaya başladı yani hecelerden daha uzun sesler çıkarıyor, kendi çapında kelimeler küçük cümlelerle konuşuyor. Çok ama çok tatlı. Bir de çoğunlukla babasının öğrettiği çok komik sesler çıkartıyor. Parmaklarını dudaklarına sürterek veya ağzına vurarak ses oyunları oynuyor. Çıkardığı sesleri, heceleri taklit edip karşılık vermemden çok mutlu oluyor. Mesela emerken derin nefes alıyor veya sesler çıkarıyor, ben de taklit ediyorum çok hoşuna gidiyor, gülüyor. Gülerek uykuya dalıyor.

Halen kendi başına yemeği seviyor. Hiçbir zaman itiraz etmediği, her koşulda yediği yiyecek "zeytin". Sabahları az bir tereyağda yumurta kırıyorum ve ben daha pişirirken mam-mam-mam demeye başlıyor ve çoğunlukla bir yumurta sarısı kadar yiyor. Evde pişen her yemekten veriyorum. Bazen yiyor bazen yemiyor. Bu aralar yeşillikler favorisi. Roka, tere, marul, kıvırcık salata çok seviyor, dereotu yedi bugün. Acı olması nedeniyle bizim bile zor yediğimiz tereyi hapır hupur yiyince ablam "hımmm sen gerçekten garip bir çocuksun" dedi. Benim tembelliğim ve vakitsizliğim nedeniyle yiyecek yelpazesini pek genişletemiyoruz diye suçluluk duyuyorum bazen. Ama neyseki ananeyle aynı apartmanda olduğumuz için orada da pişen herşeyin tadına bakıyoruz. 

Sofrada keyfi yerindeyse veya sevdiği birşeyi yiyorsa etrafındakilere öpücük göndermeye başlıyor ve karşılık bekliyor. Karşıdan da öpücük gelirse pek mutlu oluyor.

Haftasonu İzmir'e giderken ilk defa araba koltuğunda seyahat etti. Önceleri pek hoşuna gitti, çünkü ana kucağı arabanın arkasına doğru baktığı için öne bakıcam diye boynu ağrıyordu herhalde. Giderken geceydi ve daha rahattı ancak dönüşte biraz sıkıldı ve kucakta daha çok zaman geçirdi.

İpek 10.ayına ilk dişini çıkararak girdi. Umarım diş çıkarma süreçlerini rahat ve huzurlu bir şekilde atlatabiliriz. Diş buğdayı yapacağıım ama ne zaman olur şimdilik bilemiyorum.

Gündüzleri kucağımda emerek uyuyor, geceleri sık sık uyanmaya devam ediyor. Uyku konusunda birşey yapmalı mıyım yapmamalı mıyım bilemiyorum. Uyku eğitiminden söz etmiyorum ama çoğunlukla herşeyi oluruna bırakmalıyım diyorum bazen de kafama takılıyor ve ne yapabilirim diye düşünüyorum. Gerçi yaz geliyor, biraz daha büyüyecek ve çok daha fazla dışarıda olacak bence bir şekilde kızım kendisi kendi düzenini sağlamaya devam edecek.

3 yorum:

  1. Şebnem çok güzel yazmışsın yine. Bazı yerlerde aynen Yaban dedim. Herhalde benzer şeyleri yapacaklar tabii araları 10 gün. Ben de oğluma 'muhtar' diyordum, evdeki her şeyi takip ettiği için. Kim gitti, kim geldi, bu ses neydi, elimde ne vardı.. Yaban'ın maalesef yeşilliklere hiç ilgisi yok, her seferinde eline biraz veriyorum ama yeri boyluyor. Yaban'ın favorileri kuru soğan, soğan kabuğu, pırasa, portakal ve mandalina ve kabukları.. uykuyla ilgili bir kitap almıştım ben de en pozitif uyku yaklaşımı.. adını şimdi hatırlayamadım ama neyse ben de erteledim bir süre uyku konusunda düşünmeyi. Çünkü zaten gündüz uykuları iyice allak bullak oldu yanda devam eden tadilat yüzünden. İpek ne kadar dilli olmuş öyle, bizim hepi topu üç kelimemiz var; baba, dede ve enne.. bazen anne de diyor ama her zaman demiyor işte. Onun dışında bbaballlrrr gibi kendince konuşmaları var, dilini yuvarlayarak bize laf yetiştiriyor. Çok güzel zamanlar bunlar.. :) İpek'e öpücükler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler Barış... senin Yaban'a soğan verdiğini bildiğim için ben de bizimkilerin (annem-ablam) yanında İpek'e soğan vericem demek gafletinde bulundum. "nee delirdin mi sen, bebeğe soğan mı verilirmiş, çocuğun ağzı yanıcak" vs.vs. diye kafama ekşidiler. Mahalle baskısının etkisinde kaldım erteledim ben de. Zaten artık söylemiyorum yapıcaklarımı. Uyku kitabı dediğin Elizabeth Pantley'inki mi? ben de aldım okumaya başladım ama o da bir metod gibi neticede, hazır hissedemedim kendimi. Konuşma konusunda kızlar biraz daha atak olur deniyor halk arasında ama bu söylemlerin çoğu magazin tabii. Saçma gelicek belki ama beni en çok heyecanlandıran daha uzun sesler çıkardıkça ses tonundaki değişimler. İpek de kendi çapında hecelerle konuşuyor ama bazen büyük insan gibi ciddi bir tavırda kendi kendine söyleniyor, bunlar da beni çok şaşırtıyor. Gerçekten çok güzel zamanlar bunlar. Biz de öpüyoruz Yaban'ı...

      Sil
  2. evet Pantley idi.. ben de yarısına dek okuyup bırakmıştım.. aynen, hazır hissedince tamamını okuyup denerim diye düşünüyorum ama metot olsa da bebeği zorlamak yok sanırım.. en azından ben yaban'ı üzmeden daha uzun sürelerle uyumaya alıştırmak şeklinde olayı çözmeye çalışacağım, inşallah.. yaban acı şeyleri seviyor, soğan sarımsak doğal mikrop öldürücü olduğu için ben de seviniyorum yediği zamanlar.. :) eğer yüzünü çok ekşitirse arkasından ekmek ve su.. belki ipek sevmeyebilir tabii..

    YanıtlaSil